27 Mayıs 2014 Salı

Galatasaray 2014/2015 Sezonu

   

      Yeni sezona yeni umutlar, yeni hayallerle başlayacağız. Bu sezonu da biten sezon gibi kayıp yaşamamak için kendimce tavsiyelerde bulunacağım.


     GS taraftarı olarak, kendi ayağımızı sıktığımız kurşundan dolayı şampiyon olamadığımızı düşünüyorum. Ayağımıza sıkma konusunu daha önce ayrıntılarıyla anlattığım için bu yazımda üzerimde durmak istemiyorum. Teknik ve taktik konulara yoğunlaşmayı tercih ediyorum.
 

    Geçen sezona yabancı kısıtlaması nedeniyle yanlış kadro planlaması ile girmiştik. Bu sezonda böyle olmaması için 1 Temmuz'da kadromuzu oluşturmamız gerekiyor. Bu tarihten sonra yapılan transferler kadro genişletmek için olmalı. Yoksa kadro istenildiği gibi kuramayız.


    Gelelim ideal kadromuzun nasıl olması sorusuna. Gelecek sezon 5+3 uygulanacağını düşünürsek ideal 11'imiz de kullanacağımız yabancılar belli. Drogba'nın ayrılmasından sonra sistemimiz 4-2-3-1 olacağını düşünüyorum ve istiyorum. Bu sisteme göre kadromu kurarsam;



                                                           Muslera



       Veysel                          Semih                        (Yeni transfer)                       Telles






                                              Melo                        Selçuk




   Hamit ( Türk yeni transfer)                                                                      Bruma

                                                   
                                                             Sneijder

                                 
                                                           
                                                              Burak



         
                gümbür gümbür oynayacağımız kadrom budur.

 SAVUNMAYA YENİ TRANSFER: Kesici değil aklıyla oynayan, sağlam ayağı kötü olmayan iyi olmasa da olur.

 YENİ TRANSFER 2: Kanata Türk bulabilirsek alalım. Hamit idare eder, zaruri değil.

 YENİ TRANSFER 3: Yedek bekleyecek, girince bir şey yapabilir umudu yaratacak forvet, Türk.

 YENİ TRANSFER 4: Orta sahada yedek olabilecek, iki yönlü oynayan dinamo.


   GÖNDERİLMESİ GEREKENLER


1- EBOUE: Yabancı sınırlaması olan bir ülkede alınması gereken son oyuncudur. Yolda yürürken kadınla çarpışıp kolum kırıldı diye bağıran Eboue futbol için gereksiz adamdır. Durduğu her gün futbola ihanet.

2- Chedjou: Neden aldık bunu? Fener maçında yaptığı penaltıdan sonra ülkeye girişi yasaklanmalıydı.

3- Amrabat: Kontra futbol oynayan takımlar için ideal ama biz büyük takımız uymaz bize. Hazır İspanyollar beğenmişken kakalayalım gitsin.

4-Ontivero: Sen kimsin kardeş?

5- Hajroviç: Sen nasıl geldin bu ülkeye?

Bunları yaparsak kadromuz inanılmaz rahatlayacak. Ama biliyorum ki dediklerimin %20si bile yapılmayacak.

16 Mayıs 2014 Cuma

Yorumsuz (alıntı)

KIM BU SİSTEM?

TOPLU ACILARDA KENETLENIP, TOPLUCA ÇEMKIRMEYE IYICE ALIŞTIK…
Gezi Parkı’nın üstünden bir sene geçmeden Soma faciası… İhmal mi kaza mı “fıtrat” mı ne idüğü hala belirsiz bir felaketin kurbanı 600 can olduğu söyleniyor. İnsanlar yakınlarının cansız fotoğraflarını barkovizyondan izleyip teşhis ediyor. Türkiye Başbakanı “fıtratında var, hutbe okuturuz, hatim indiririz, zaten Kuran’da der ki…” cümlelerinden çok sonra, bir zahmet “olay araştırılacaktır” diyor…
Tamam  haddim  değil ama yine de, twitter’da facebook’ta yaygarayı koparan çevreme, eşime dostuma bakıyorum, dönüp kendime bakıyorum… Olayların sanki dışındaymışız gibi kendimizi ayrıştırıp, sedye kirlenmesin diye ayağını uzatamayan kazazedeye,
“hay ben senin çizmelerini çıkarmana sebep olan sisteme….” diye yazışımıza bakıyorum…
Arkadaş, biz çok mu günahsızız!
Biz değil miyiz evimize temizliğe gelen ablaları teyzeleri sigortasız çalıştıran?
Biz değil miyiz; sıfatımız, titrimiz, görevimiz her ne olursa olsun, yanımızda çalışan elemanların sigortasından kaytarmak için elinden geleni ardına koymayan…
Biz değil miyiz “fiş kesmeyiver” deyip vergi kaçırılmasına çanak tutan…
Ama işimize gelince “senin maaşın benim vergimle ödeniyor” diye memur azarlayan…
Garsona, şoföre, kapıcıya, çöpçüye, belediye işçisine, çağrı merkezi çalışanına keyfimize göre ayar veren, aşağılayan…
Madem sisteme küfredicez, iktidara küfredicez, bizim iktidar olduğumuz alanlara bir bakalım…
Stajyer olarak çalıştığı yere üstüne para ödeyen arkadaşım var benim? Onun patronları güya hümanist… Yersen…
2 yıl önce çalıştığı diziden hala parasını alamamış arkadaşım var? Onun patronları da güya iktidar karşıtı sanatçı, sinemacı… Yersen…
Kolu kırılan 70 yaşındaki amcaya “zaten yaşadığını yaşamışsın, sakat kalıver” diyen bir profesör var mesela devlet hastanesinde… Bu profesöre de sorsan Hükümet karşıtı… Yine yersen…
Sonra da bir kol ameliyatına 65 bin lira alan özel hastaneler var… O hastane sahipleri de haktan hukuktan insaniyetten yana… Yersen…
Geçenlerde yere çöp attığı için bir kadını uyaran arkadaşımı, çocuklarının önünde saçından tutup tartaklayan bir “anne” var mesela,  sorsan o da Başbakan’ın birini yumruklamasına isyan eder… Yersen…
Otobüste tacize uğrayan ve etraftan yardım uman bir kızdan gözlerimizi kaçırmışlığımız var mesela… Koca otobüs kafasını çeviriyor, kıza sürtünüp duran adamı yok sayabiliyorlar… Ama hepsine sorsan, namus ahlak bekçisidir… Ye yiyebilirsen…  
Ya da kendi ailesini, eşini dostunu dolandıran, sonra da mağdura yatan tanıdıklarım da var…
Başbakan’ın oğluna küfrederken, etraftan aldıkları borçları kapatmayı unutuverip tatile çıkan arkadaşlarım da var.  
Birbirlerine birlik beraberlik kardeşlik nutukları çekip, işleri biter bitmez selamı sabahı kesen iş arkadaşlarım da var… 
Her gün dışardan yemek söyleyen, toplu taşımaya tenezzül etmeyip devamlı taksiye binen, tükettiği ambalajlardan Brezilya’da her gün bir favela diktirebilecek kudrette çöp üreten arkadaşlarım da var…
Bir giydiğini bir daha giymeyen, çocuğuna aldığı oyuncaklarla köy doyurabilecek arkadaşlarım da… Ama sorsan onlar da sisteme karşı…
Bu sistem ne mene bir şeyse hepimiz dışındayız!
Şimdi “sedye senden kıymetli mi kurban olurum” diye yazıyoruz ya…
Romantizm de bir yere kadar… Sen evine yük taşımaya gelen hamala, sırtında buzdolabı varken ayakkabısını çıkarttırıyor musun, çıkarttırmıyor musun… Önce onu bir de…
Biz bu ülkede nasıl yaşıyoruz… Bizim etrafımıza ne faydamız var… Bizim kendimize ne faydamız var… Ne kadar dürüstüz?
Biz Van’da da kenetlenmiştik, Gezi’de kenetlendik, Berkin öldü kenetlendik, şimdi Soma’da kenetlenelim, uğraştığımız ve uğraşacağımız şey Başbakan ve şürekâsı zannededuralım…  Böyle  deşarj olalım…
Bu Başbakan gider yenisi gelir, bizde kafa değişmedikçe de, hiç bir şey değişmez…
Kimseler kusura kalmasın…  Dostoyoveski’nin dediği gibi…
Herkes her şeyden sorumludur…
Nuran Evren Şit
15.05.2014

22 Nisan 2014 Salı

Fenerbahçe ve Ben = Bir His Yazısı

   

      3 Temmuz'la başlayan ve beni Türkiye'deki futboldan tamamen soğutan süreçle ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Bu süreç herkese az çok zarar verdi. Süreci bu yüzden objektif olmaya çalışarak analiz etmek istiyorum.

     

       Bu yazıyı okuyacak -bazı- insanlar ilk olarak benim ne tarafa ait olduğumu sorgulayacaklar. Tarafımı belirledikten sonra değerlendirmelerini ona göre yapacaklar. Onları yormamak adına ben hemen söyleyeyim Galatasaraylıyım. Ancak bundan daha önce futbol severim. Zaten bu yazıyı yazma amacım elimden alınan, daha doğrusu kursağımda bırakılan futbol sevgimin isyanıdır.

 
     Futbol, benim hayatım. Ben futbol izlemeyi, konuşmayı, tartışmalarını dinlemeyi ve üzerine bahis oynamayı seven ve bunlarla hayatını dolduran bir adam(d)ım. Ta ki şike süreci patlayana kadar. Ne olduysa 3 Temmuz'da oldu bana. Hani sevgilin bir şey yapar içinde ani bir soğuma ve iğrenme durumu hissedersin aynen ben de böyle hissettim Türkiye'deki futbola karşı. İlk günlerde çoğu şeye Galatasaraylının isteyeceği gibi ezeli rakip müthiş rezil bir duruma düşmüş olmasının sevinciyle yaklaştım. İtiraf ediyorum.


    İlk günlerde kaos hakimdi. Yapılan yorumlar, savunulan fikirler hep bir tarafa ait olmaktan objektiflikten uzak, karşı tarafın fikirlerini çürütme amacıyla yapılıyordu. Fenerliler hala öyle ama ben değilim.


    Süreç devam ettikçe ben çürümüş elmanın kokusunu daha net aldım. Bu koku o kadar iğrençti ki hayatımın merkezi haline geldiğim futboldan soğudum. Ben FUTBOLdan soğudum lan. Yemin ediyorum bunu başardığınız için tebrik ediyorum Aziz başkan ve tüm yozlaşmış futbol yöneticileri. Helal olsun hepinize.

    Fenerlilerin çoğu hemen savunma tarafında birleştiler. Şerefsizleri korumak için gösterdikleri çabalar takdir edenler oldular. Bakın bunlar Fenerbahçenin büyüklüğünü gösterir dediler. Böyle çeşitli övgüler yağdırdılar. Ama bu durum benim için tam bir rezillik. Ortada adil olmayan bir oyunu nasıl seviyorsunuz lan? Emek çalanları nasıl devrimci yaptınız lan? Adaleti savunmak varken nasıl mafya babalarını savunursunuz?


    Bana göre Fenerbahçe şike yaptı. Bunu diyince hemen Galatasaraylı olduğum için böyle dediğimi sana bilirsiniz, ama değil. Size yemin ediyorum bir Fenerliden daha çok yapmamış olmalarını diledim. Neden mi? Futbolun temiz olduğuna inanmaya devam etmek için, adil olduğunu ve güzelliklerinin kirlenmediğine inanamaya devam etmek için; en önemlisi futbolu(türkiyedeki) sevmeye devam edebilmek için. Keşke futbolumuz kirlenmeseydi.

    Futbol kirlendi. Nereden mi anladım hemen anlatıyorum. Maddeler halinde sıralayacağım.
1- Aziz Yıldırım ceza aldı mahkemeden.
2- Etik kurulu şike vardır deyince hemen yeni Etik kurulu oluşturuldu.
3- Talimatname değiştirildi.
4- Fenerbahçe sahaya yansımamıştır denilerek aklandı.
5- Şampiyonlar ligine gönderilmedi.
6- Uefa ceza verdi.
7- Şike yok dendi ama halı altına süpürmek işlemi gerçekleştirildi.

   Şike yok denilen ama yapılan tüm işlerden anladığım gibi halı altına süpürme eyleme başarıyla gerçekleştirildi. Şimdi herkes FB büyük camia, yıkılmaz kale diyor. FB elbet büyüktür ancak suçlu olmadığını göstermez. Bizler taraftarlık konusunda salaklık derecesinde bağlı olduğumuz için hemen başkanların dediğine inanıyoruz. Sorgulama yok, düşünme yok; aman sevdiğime bir şey olmasın durumu var. Böyle olunca yılların mafya babası ile 19 yaşında devlet tarafından öldürülen genç yan yana gelebiliyor. Bunu da herkes övüyor.


    Türkiye garip ülke. Hiçbir zaman rezil olmadığın bilakis rezilliklerin yaşama süreni uzatan, seni toplumca daha fazla sevilen insan yapabiliyor. Yolsuzlukta da böyle şikede de böyle.


    Beşiktaş, şikeyle suçlandığı ilk gün kupayı iade etti. aklanıncaya kadar almayacağım dedi. Tarafraları suçlananlara aklanında gelin dediler. Böyle dedikleri için şu an kimse onları şike konusunda muhatap olarak görmüyor. Birilerinin suçunu tüm camiaya yaymak saçma olduğundan onların hatasıdır deyip geçtik. Ama FB öyle yapmayınca şu an şike deyince kala FB geliyor. Herkes yaptıklarının sonucuna katlanır.


   Şu an ben Türkiye'deki futbolu önemsemiyorum. Son iki yıl şampiyon olduk. Ama hiç sevinmedim. Yalandan güldük, o kadar. Artık arkadaşlarımla geyiğini bile yapmıyorum. Sadece bahis var, paraya ihtiyacım olmasa onunda hayatımda yeri yok. Böyle işte. Haftaya FB şampiyonluğu garantiler. Umrumda mı değil. Ha biz ha onlar. Artık sevmiyorum ki ben. İnanmadığım futbol ve sonuçları.


    Siz ve ahlaksızlıklarınız ; mutluluklar.

 

9 Şubat 2014 Pazar

Kaptan Phillips

 




Geceleri yapacak bir şey bulamayınca açıp film izliyorum. Yine böyle bir durumda bulduğum film; Kaptan Phillips.

Filmi seçerken uzun zamandır adına aşina olmam etkili oldu. Bir ara bu filmi izlemeliyim diyordum.

Kaptan, gibi liderlikle ilgili olan filmleri severim. Yön veren insan olanlar bana hep çekici gelmiştir. İzlemeden önce kahramanlıkla dolu bir öykü bekliyordum yanıldım. 

  Film aslında nasıl mesaj vermek istedi bilmiyorum ama bana Somali korsanları anlamamı sağladı. Geri kalmış ülke/insan yaptığı davranışları bulunduğu durumlara isyan etmek için yaptığını görmemi sağladı. Daha doğrusu kabul etmemi sağladı. Üsten baksan cahil Somalilinin yaptığı davranışı kınayabilirsin belki. Ama davranışın özünü görünce işlerin farklı olduğunu anlıyorsun. Doğal olarakta hak veriyorsun.

Film çekenlerin amacı bunları sorgulatmak olmayabilir. Ama ben sömürülen Afrika ve sömüren Amerika resmini gördüm.

  Film hakkında birkaç şeyde söylemek isterim. Başarılı, etkileyici ama daha fazla sorgulatıcı bana göre. Hem adı Somalili korsanlar olmalıydı. Dünya düzeni olmalıydı. Hiç olmadı acı gerçekler bile kurtarırdı. Neyse dünya benim kafamdakilere benzemiyor. 

Film güzel izleyin derim. Ama sorgulamayı unutmadan.

3 Şubat 2014 Pazartesi

Çok Sevdim




Ela gözlüm ben bu elden gidersem
Zülfü perişanım kal melül melül
Kerem et aklından çıkarma beni
Ağla gözyaşını sil melül melül
Elvan çiçekleri takma başına
Kudret kalemini çekme kaşına
Beni ağlatırsan doyma yaşına
Gez benim aşkımla yar melül melül
Karacaoğlan der ki ölüp gidince
Ben de güzel sevdim kendi halimce
Varıp gurbet ile vasıl olunca
Dostlardan haberi al melül melül